Mobbing yani psikolojik taciz, günümüzde özellikle iş hayatında oldukça yaygın olarak yaşanan bir durumdur. Mobbing, kişilerin psikolojik anlamda yıpratılmasına yönelik hareketler olarak tanımlanabilir. Salt sıkıntı vermek için, kişiyi değersizleştirme ve işten yıldırmayı amaçlayan hareketler de mobbing yani psikolojik tacizin bir parçasını oluşturur. Somut olayda da işten çıkarılan ve buna dair dava açıp lehine sonuç elde eden ve işine geri dönen davacıya, sistematik şekilde mobbing uygulanmış, işinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu durumun uzun bir süre ve sistematik olarak devam etmesi sonunda eziyet suçunun oluştuğuna Mahkemece karar verilmiştir.
YARGITAY KARARI
Gereği görüşülüp düşünüldü:
I- Sanıklar yönünden yapılan temyiz incelemesinde :
Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan katılanın, sanıkların cezalandırılması gerektiğine yönelik temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle hükümlerin oybirliğiyle ONANMASINA,
II- Sanık … ve … yönünden yapılan incelemede;
1- Ziraat Odaları; 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununa göre kurulup faaliyet gösteren meslek kuruluşu olup, anılan kuruluş 5237 sayılı TCK’nun 6/1-c maddesinde tanımlandığı anlamda kamusal faaliyet yürütmediğinden personelinin de kamu görevlisi olarak kabul edilmesi olanaklı bulunmamaktadır. Ancak; 6964 sayılı Kanunun (5184 sayılı Kanunun 37. maddesiyle değişik) 42. maddesinde, odaların mal varlıkları veya defter ve kayıtları aleyhine karşı işlenen belirli eylemler bakımından Ziraat Odaları veya Ziraat Odaları Birliği organlarına dahil kimseler ile personelinin kamu görevlisi gibi cezalandırılmaları öngörülmüştür.
İncelenen dosyada iddianameye konu, eylemler yönünden Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Birlik Genel Başkanı olan sanık …’ın özgü suç olan işkence ve görevi kötüye kullanma suçlarının faili olamayacakları açıktır.
Ancak; 5237 sayılı TCK.nun 96/1. maddesinde “Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında …” ibaresi yer almakta, yasada eziyet kabul edilen eylemler tanımlanmamaktadır. Madde gerekçesinde ise “Eziyet olarak, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir” denilmektedir. Buna göre sadece fiziksel değil ruh sağlığına yönelen ihlaller de eziyet suçu kapsamında değerlendirilmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’nun kararında da vurgulandığı üzere; Türk Hukukunda psikolojik taciz (mobbing); iş yerinde çalışanlara, diğer çalışanlar veya işverenler tarafından sistematik biçimde uygulanan, tekrarlanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama gibi davranışlar olarak ifade edilmiştir. Psikolojik tacizin en bariz örnekleri, kendini göstermeyi engellemek, sözünü kesmek, yüksek sesle azarlamak, sürekli eleştiri, çalışan iş ortamında yokmuş gibi davranmak, iletişimin kesilmesi, fikirlerine itibar edilmemesi, asılsız söylenti, hoş olmayan imalar, nitelikli iş verilmemesi, anlamsız işler verilip sürekli yer değiştirilmesi, ağır işler verilmesi ve fiziksel şiddet tehdidi sayılabilir. (Tınaz, P./Bayram, F./Ergin, H.: Çalışma Psikolojisi ve Hukuki Boyutlarıyla İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing), Beta Yayınları, İstanbul 2008, S.7, s.53-58).
Somut olayda; Katılan …’nin 19.3.2009 tarihinde Türkiye Ziraat Odaları Birliği özel kalem müdürlüğünde memur kadrosunda sözleşmeli olarak çalıştırılmak üzere göreve başladığı, 24.08.2010 tarihinde yaptığı ve daha sonra da yenilenen sözleşmeler ile kurumda çalıştığı, 09.09.2011 tarihinde yönetim kurulu kararı ile sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği, sözleşmenin gerekçesiz olarak yenilenmemesinden dolayı yönetim kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle İdare Mahkemesine başvurduğu, Ankara 4. İdare Mahkemesi’nin 2012/572 esas sayılı dosyası ile 06.08.2012 tarihli kararında yürütmenin durdurulması talebinin kabul edildiği ve 15.11.2012 tarihli kararında da “davacının görevinde yetersiz, başarısız olduğuna ve hizmetinden yeterince verim alınamadığı hususunda bir belge ve bilgi sunulmadığı gibi hizmetinde de ihtiyaç duyulmadığının ileri sürülmemiş olmasına göre; hukuken geçerli bir nedene dayanmaksızın hizmet sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk yoktur” gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiği, bu karar neticesinde katılanın 15.10.2012 tarihinde kuruma geri döndüğü, bu kez yönetim kurulunun 04.10.2012 tarihli toplantıda alınan karar ile 22.10.2012 tarihinden geçerli olmak üzere 6 ay süre ile… Aziziye Ziraat Odasında çalışmak üzere geçici yetki ile görevlendirildiği, bu görevlendirmeye karşı da idare mahkemesine başvurduğu, Ankara 9. İdare Mahkemesi kararı ile ”Uyuşmazlık konusu olayda geçici görevlendirme müessesinin koşulları oluşmadığı gibi davacının hizmet sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar üzerine davacının 04.10.2012 tarihli yönetim kurulu kararıyla… Ziraat Odasının 04.10.2012 tarihli personel görevlendirilmesine ilişkin talep yazısına istinaden bu odada geçici olarak görevlendirilmesine karar verildiği hususu da birlikte dikkate alındığında; hizmet gerekleri göz ardı edilerek davacının davalı idaredeki görevinden fiilen uzaklaştırılmak gayesiyle yapılmış olduğu kanaatine varıldığından dava konusu geçici görevlendirme işleminde hukuka uygunluk yoktur” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar verdiği, mahkeme kararına istinaden katılanın 07.03.2013 tarihinde Ankara iline geri döndükten sonra, kendisine kurumda özel oda verilmediği gibi kurumun bodrum katında şoförlerle birlikte aynı odada mesaiye zorlandığı, 15.04.2013 tarihinde bu kez de… İl Koordinasyon Kuruluna geçici görev ile gönderildiği, katılanın bu işleme yönelik olarak da idare mahkemesine başvuru yaptığı, Ankara 8. İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması kararı ile geçici görevlendirmeye son verilerek Ankara’ya tekrar çağrıldığı, Ankara 8. İdare Mahkemesi kararını “….’daki Ziraat Odasının personel ihtiyacının naklen atama ile gerçekleştirilmesi gerekir, başka bir anlatımla geçici görevlendirme işleminin hizmet gerekleri göz ardı edilerek davacıyı görevinden uzaklaştırılmak gayesiyle yapılmış olduğu” şeklinde gerekçelendirdiği anlaşılmakla;
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı olan sanık …’ın aynı zamanda 6964 sayılı Kuruluş Kanunun’un 29/l. maddesi gereği Birlik ve odaların işlerinin yürütülmesini teminen kararlar almak ve yürürlüğe koymakla sorumlu yönetim kurulunun da başkanı olduğu, konumu itibariyle personel üzerinde sahip olduğu idari güç ve yetki de dikkate alındığında; katılan … …’yi geçici görevlendirmeler ile farklı illere gönderdikten sonra, yukarıda sözü edilen İdare Mahkemelerince benzer gerekçelerle verilen iptal kararları neticesinde Ankara iline dönen katılana, tecrübesine ve iş yerindeki pozisyonuna uygun şekilde görev vermeyerek sırf sıkıntı vermek, onu rencide ve pasifize etmek kastıyla binanın bodrum katında kurum şoförlerinin kullandığı telefon ve bilgisayar gibi gereçlerin bulunmadığı odada mesai yaptırmaya zorlamak suretiyle belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, değersizleştirme, yıldırma ve işten uzaklaştırmayı amaçlayan; psikolojik saldırıya konu eylemlerinin işleniş biçimleri ve sonuçlarına göre eziyet boyutuna vardığı bu sebeple yüklenen eylemlerin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK’nun 96/1. maddesinde düzenlenen “eziyet” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması ,
2- UYAP ortamından alınan nüfus kayıt örneğine göre sanık …’ın hükümden sonra 13.05.2015 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında, bu husus araştırılarak 5237 sayılı TCK.nun 64. maddesi gereğince durumun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.03.2018 gününde (1) numaralı bozma yönünden oyçokluğuyla, (2) numaralı bozma yönünden oybirliğiyle karar verildi.
Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.