beraat

BERAAT KARARI İLE DÜŞME KARARI AYNI ANDA VERİLEBİLİR Mİ?

Aynı anda beraat ile düşme kararı verilebilir mi?

Kanuna göre derhal beraat kararı verilebilecek durumlarda düşme kararı verilemez. Bu hükmün uygulanabilmesi için ise sanığın sorgusu yapılmış ve suça konu fiile dair deliller toplanmış olmalıdır. Yanılgıya düşülerek herhangi bir delil olmadan ve hatta sorgu dahi yapılmadan derhal beraat kararı verilmesi bozma gerektirir. Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir:

Yargıtay Kararı

Hırsızlık suçundan sanık Mehmet S….. hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince;
“Sanığın, hırsızlık suçunu 1967 doğumlu ve anne-baba adları aynı olan Mehmet S…..’ın işlediğini savunmuş olması ve dosya içerisindeki nüfus kayıtlarına göre sanıkla aynı adı taşıyan başka bir kişi olup, bu kişinin de sanık olarak mahkemede ifadesinin tespit edilmiş olması karşısında; sanığın savunması araştırılıp, gerektiğinde hazırlık aşamasında sanığın ismini veren diğer sanıklar da dinlenip, yüzleştirme yapılarak sonucuna göre suçun asli faili olup olmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı bu karara karşı
“Mahkeme suç tarihinin tespitinde suçun vasfının tayininde suçun tabi olduğu zamanaşımının süresinin hesaplanması ve uygulanmasında yanılgıya düşmeyip isabetli karar vermiştir.
Zamanaşımı kamu düzenine ilişkin olup re’sen (kendiliğinden) göz önüne alınması gerekmektedir. TCK’da da zamanaşımının gerçekleşmesi durumunda öncelikle uygulanması gerektiği, bundan sanığın bile vazgeçemeyeceği belirtilmiştir. Yine CMUK. 253/5. maddesinde davanın düşmesi sebebi olarak gösterilen haller varsa davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Zamanaşımı da bu dava düşmesi hallerinden biridir.
Aslında suç işlemeyen ancak nüfus kayıtlarının karıştırılması sonucu hakkında dava açılan sanığa ilişkin kararın CMUK. 253/son maddesinin “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez” hükmü karşısında beraat mi yoksa zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma mı olması gerektiği tartışılabilir.
Olayımızda hangi sanığın suçu işleyen Mehmet S….. olduğunu işin esasına girmeden çözmek mümkün değildir. Çünkü 1967 doğumlu sanıkta suçu kabul etmemektedir. Bu nedenle yapılacak yargılama sonucu bu durumun açıklığa kavuşması mümkündür.
CMUK.nun 253/son maddesinin uygulanabilmesi için ayrıca sanığın sorgusunun yapılması şarttır.
13.05.1974 tarih ve 6/5 sayılı içtihadı birleştirme kararında sanığın sorguya çekilmesinin zorunlu bulunduğu açıkça belirtildiği, Yüksek Ceza Genel Kurulunun ilamında da usulün 253/son fıkrasının ancak durma ve düşme kararı verilmesi gerekli hallerde sanığın beraati gerekiyorsa derhal beraat kararı verilebileceği, ancak sorgusunun yapılmasının da şart olduğu hususu açıkça ifade edilmiştir. Kararı temyiz eden sanığın ise davada sorgusu yapılmamıştır.
Yerel Mahkemece verilen zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı belirtilen gerekçeler karşısında yerinde olup, onanması gerekirken hükmün bozulması yerinde değildir.” görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

İnceleme konusu olayda;
Haberleşme tesisleri arasında irtibatı sağlayan PTT’ye ait telleri ikiden fazla kişi ile birlikte iki ayrı tarihte çaldıkları iddiasıyla açılan kamu davası sonunda Yerel Mahkemece, dava zamanaşımının gerçekleştiği belirtilerek sanıklar hakkındaki kamu davalarının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, sanıklardan 1942 doğumlu Mehmet S….. tarafından, suçun gerçek failinin başkası olduğu belirtilerek temyiz edilen hüküm Özel Dairece; sanığın hırsızlık suçunu kendisiyle aynı ana ve baba adını taşıyan 1967 doğumlu Mehmet S…..’ın işlediğini savunmuş olması, yine dosyadaki nüfus kayıtlarına göre bu isim ve soy ismi taşıyan bir başka kişinin daha bulunması ve bu kişinin yargılama aşamasında gıyabi tutuklu olarak ifadesinin tespit edilmiş olması karşısında, sanığın savunmasının araştırılarak, gerektiğinde hazırlık aşamasında sanığın ismini veren diğer sanıklar da dinlenip, yüzleştirme yapılarak sonucuna göre sanığın suçun asli faili olup olmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı, zamanaşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına ilişkin uygulamada bir hata bulunmadığını, zamanaşımının gerçekleşmesinin yargılama faaliyetine engel olacağını, olayda derhal beraat kararı verilebilmesi koşullarının da mevcut olmadığını belirterek itiraz etmiştir.
Hüküm tarihinde dava zamanaşımı süresinin dolduğu hususunda görüş birliği bulunan olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, dava zamanaşımı süresi dolmasına karşın, sanığın suçun gerçek faili olup olmadığının, başka bir deyişle zamanaşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına ilişkin hükmün bu nedene dayalı olarak bozulup bozulamayacağına ilişkindir.
Belirli bir sürenin geçmesi, Devletin ceza veya infaz ilişkilerini devam ettirmesindeki sosyal yararı yok edebilir; zamanın hatıraları silici ve yumuşatıcı etkisi, bu ilişkileri de etkiler. Bunun içindir ki, hukukun diğer alanlarında dava hakkını etkileyen, davanın açılmamasını gerektiren zamanaşımı, cezada hem ceza ilişkisinin düşmesini hem de, ceza ilişkisi kesin hükümle sonuçlanıp infaz ilişkisi kurulduğu takdirde, bu ilişkinin de ortadan kalkmasını gerektirir. Böylece, sadece belirli bir zamanın geçmesi gibi tabii bir olay, ceza veya infaz ilişkisini ortadan kaldırmak suretiyle, hukukî bir nitelik almış olur: ceza ilişkisini düşüren zamanaşımına “dava zamanaşımı”, infaz ilişkisini ortadan kaldırana ise “ceza zamanaşımı” adı verilir.
Zamanaşımı gerçekleşince ister dava, ister ceza zamanaşımı olsun, yargı organları bunu re’sen uygularlar. Bu itibarla sanık veya hükümlünün bir istemine gerek bulunmadığı gibi, sanığın gaip olması halinde de zamanaşımı ile davanın düşmesine karar verilebilir. Yine aynı nedenledir ki, sanık veya hükümlü zamanaşımının uygulanmamasını da isteyemez.
Öte yandan, CMUK’nun 322. maddesinin 1. bendi gereğince, Yargıtay zamanaşımını tespit ettiğinde davanın esasına kendisi hükmedeceğinden, davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına da karar verir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yargılamaya engel olup davayı düşüren sorumsuzluk hallerinden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, davanın aşamalarına göre, mahkeme veya Yargıtay, re’sen ve diğer iddialardan önce zamanaşımı kuralını uygulayarak, davanın ortadan kaldırılmasına (düşmesine) karar verir.
Ancak, durma ve düşme sebepleri, aleyhe sonucu önlemek için kabul edilmişlerdir ve lehe sonuca engel olmazlar. Bu itibarla, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez. (CMUK md. 253/son) Yerleşmiş yargısal kararlarda benimsenip vurgulandığı üzere, bu hükmün uygulanabilmesi için, tüm kanıtların toplanmış ve sanığın sorgusunun yapılmış olması gerekir.
Oysa somut olayda, 1942 doğumlu sanık Mehmet S….. mahkemece sorguya çekilmemiş, kendileriyle birlikte Mehmet S…..’ın da suça katıldığı yolunda beyanda bulunan diğer sanıklarla yüzleştirmesi yapılmamış, tanıklara teşhis ettirilmemiştir. Bu bakımdan, somut olayda bu sanık yönünden derhal beraat kararı verilebilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Öte yandan, zamanaşımının yargılama faaliyetini engelleyici özelliği de dikkate alındığında, bozma kararında belirtildiği biçimde soruşturmanın genişletilmesi ve sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri de olanaksızdır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 6.Ceza Dairesinin bozma kararının KALDIRILMASINA, Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 28.09.2004 günü oybirliği ile karar verildi.

Sohbet aç
1
Merhaba. Size nasıl yardımcı olabilirim?