dava

DAVA KONUSU İŞÇİ ALACAKLARI İSE BELİRSİZ ALACAK DAVASI MI?

Dava dilekçesinde yer alan “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması” ya da “şimdilik bu kadarını dava ediyoruz” ibareleri davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı anlamına gelmez. Zira belirsiz alacak davasının dilekçede kesin olarak belirtilmesi gerekir. Aksi takdirde dava kısmi dava sayılacaktır. Bu konuda Yargıtay da benzer görüştedir:

Yargıtay Kararı

  • Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, …… Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
  • Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
  • Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.11.2005 tarihinden itibaren davalı işveren nezdinde mağaza satış elemanı olarak çalıştığını, … sözleşmesinin işveren tarafından mağazanın kapanması gerekçe gösterilerek 21.06.2012 tarihinde haksız şekilde feshedildiğini, primlerinin 12.11.2012 tarihine kadar ödendiğini ancak geçmiş yıllarda da hak kazandığı primlerin düzensiz ödendiğini, ücretinin 800TL olduğunu,
ücretlerinin banka hesabına yatırıldığını, yıllık ücretli izin alacağı bulunduğunu, fazla çalışma yapıp iki haftada bir gün olmak üzere hafta tatili kullandığını, resmî bayramlarda çalışıp dini bayramlarda bir gün izin kullandığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, yıllık izin ve ulusal … genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili şirkette 05.10.2005 tarihinden 12.11.2012 tarihine kadar aralıklarla çalıştığını, 12.11.2012 tarihinde istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, fazla çalışması bulunmadığını herhangi bir şekilde fazla çalışma yapmış ise ücretlerinin ödendiğini, her hafta izin kullandığını, ücrete ilişkin beyanının da fahiş olduğunu, asgari ücretle çalıştığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı: … 19. … Mahkemesinin 30.10.2014 tarihli ve 2013/170 E., 2014/1101 K. sayılı kararı ile; dava konusu olan ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağının belirlenebilir nitelikte olduğu, bu bağlamda davacının alacağın belirli olmasına rağmen belirsiz alacak davası açmasında hukukî yararı bulunmadığı, davacının fazla çalışma yapıp, ulusal … ve genel tatil günlerinde çalıştığının ise tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağına ilişkin davanın hukukî yarar yokluğu nedeniyle reddine, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla diğer talepleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

…………………………………….. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğinden hukukî yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilen kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin davanın belirsiz alacak mı yahut kısmi dava olarak mı açıldığı noktasında toplanmaktadır. …………………………………………

GEREKÇE: Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “belirsiz alacak davası” ve “kısmi dava” ile ilgili açıklama yapılmasında yarar vardır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)’nın 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 17. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinde “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlığı ile yer alan ; “1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir” şeklindeki hüküm ile düzenlenmiştir.

7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi “Belirsiz alacak davası” başlığı ile ; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve
kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı,
iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.

Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini
artırabilmesi benimsenmiştir. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.

Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
i-Davacının kendisinden beklenememesi,
ii-Bunun olanaksız olması,
iii-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.

Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;
“Kısmi dava” MADDE 109- (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”.

Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır.

Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” şeklinde beyanda bulunarak 1.000TL ihbar tazminatı, 1.000TL kıdem tazminatı, 100TL fazla çalışma ücreti, 100TL yıllık izin ücreti ve 100TL ulusal … ve genel tatil ücreti talebinde bulunmuştur. Dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığına dair bir beyan bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Her ne kadar 30.10.2014 tarihli duruşmada davacı vekili “davamız belirsiz alacak davasıdır” şeklinde beyanda bulunmuş ise de; davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmamaktadır. Sonuç itibariyle davanın kısmi dava şeklinde açıldığı sabittir.

Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.07.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Sohbet aç
1
Merhaba. Size nasıl yardımcı olabilirim?